17 Ağustos 2013 Cumartesi

İz Sürücü


Duvarları nemden yeşile , yeşilden karaya dönmüş evimde uyuyakalmıştım.Sehpanın üzerindeki bardağın sallanma sesine kendime geldim.Hazırlandım , dişlerimi fırçalarken karım da uyandı.
"Sana soruyorum nereye gidiyorsun?Bana söz verdin ve sana inandım.Pekala, kendini hiç düşünmüyorsun.Ya bizi..?Çocuğunu hiç düşündün mü?Tam sana alışmıştı ve sen yine başlıyorsun.Beni yaşlı bir kadın yaptın.Hayatımı mahvettin.Seni sonsuza kadar bekleyemem.Öleceğim!Çalışmaya başlamak istiyordun.Normal bir insan gibi çalışmaya söz vermiştin."
 Yakında döneceğim dedim ve çıktım.

Alkolik ve esin kaynağını bulamayan bir yazar ile profesörle barda buluştuktan sonra Bölge' ye gitmek için yola koyulduk.

Siyah ve beyazdı sanki gördüklerimiz .Biz de öyleydik sanki.

Bölgeye geldiğimizde her şeye renk gelmişti.Yemyeşildi.
Sargı bezine bağladığımız somunları ileriye doğru atıyor , yolun tehlikeli olmadığına emin olduktan sonra önce profesör , peşinden yazar ve arkalarından ben gidiyordum.

"Bir insan yeni doğduğunda zayıf ve esnektir.Öldüğü zamansa kaskatı ve duygusuzdur. Bir ağaç büyürken körpe ve yumuşaktır.Ama kuru ve sert hale geldiğinde ölüp gider.Sertlik ve güç ölümün arkadaşlarıdır.Esneklik ve zayıflık varoluşun tazeliğinin ifadeleridir.Kendini sertleştiren hiçbir şey kazanmayı başaramaz."
 Burada hiç kimse geldiği yoldan geri dönmeyecek?

Oda'da istediğin her şeyi bulabilirsin.

Peki Oda nerede?

Dümdüz gidersen yaklaşık 200 metre.

Ama burada dümdüz gitmek diye bir şey yok.

Burada her an her şey değişiyordu.Ortadan kaybolan profesörü bekleyemezdik.

O da neydi?

Profesör bizim varacağımız yere bizden önce varmıştı , geride kaldığı halde.

İnsanların buraya neden geldiklerini ve ne istediklerini sordu yazar?

-Sanırım mutluluk. Oda da dilek dilerler ve geri dönerler.Ben onlara dönüş yolunu gösteririm.Sonra birbirimizi bir daha hiç görmeyiz.

Sonu görünmeyen tünele varmıştık.Kimin önden gideceğini belirlemek için yazar ve profesör arasında çöp çekilecek ve uzun çöpü çeken gidecekti.Yazar ilk çöpü uzun olarak çekti.Çünkü çöplerin ikisi de uzundu.

Bir kapı var diye bağırdı yazar.Kapıyı açıp yola devam etmesini söyledim.

Korkan yazar yolunu şaşırmıştı.Bunların (şüphesiz Bölge'den bahsediyordu) bir idiotun icadı saçmalıklar olduğunu söylüyordu ve şöyle ekledi :
"Benim bir vicdanım yok , sinir sistemim var"
Bir taş atımlık mesafe kalmıştı artık Oda'ya...

İlk kimin gireceği tartışması sürerken profesör çantasından 20 kilotonluk olduğunu söylediği bir bomba çıkarmıştı.Bölgenin kimseyi mutlu etmediği ve yok edilmesi gerektiğinden bahsediyordu.

Bir izsürücü olarak benim Oda'ya girmeye hakkım yok.Buraya benim gibi umudu kalmamış insanları getiriyorum ve onlara yardım edebiliyorum.Onlara benden başka kimse yardım edemez.Yardım etmekten öyle mutlu oluyorum ki ağlamak istiyorum.Başka bir şey istemiyorum.

O kirli suda bir balık göründü.O suda yaşaması şaşırtıcıydı ama su gitgide karardı ve balık görünmez oldu.



Ve ilk buluştuğumuz yere dönmüştük.3 gidip 4 dönmüştük.Peşimize takılan siyah köpekte vardı.

Karım ve Monkey ile evimize döndüğümüzde karım yatağa yatmamı sağladı ve şunları söyledim:

"Kimse inanmıyor , kimsenin Oda'ya ihtiyacı yok.Bir daha kimseyi oraya götürmeyeceğim"


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder